YIKIMIN VE İHMALİN SENEİDEVRİYESİNDE NORMALLEŞMEDİK, İYİLEŞMEDİK!!!
Merhaba sevgili okurlarım;
6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilimizi vuran Asrın felaketinin üzerinden tam 1 yıl geçti.
Malumunuz depremin merkezi Kahramanmaraş ama yıkımın merkezi medeniyet kentimiz Hatay'da oldu.
Evet 1 yıl geçti geçmesine ama ya halimiz ahvalimiz...
Nerede kalmıştık demeye ne hacet...
Bizler ilk gün ki gibi aynı yerdeyiz.Aynı cehennemdeyiz.
Yaralıyız,acılayız,öfkeliyiz...
Ölü müyüz,hayatta mıyız sormadan...
6 Şubat Depreminden bugüne "Orada kimse var mı?" çığlıkları hâlâ karabasanlarımızda yankılanıyor...
ÜŞÜDÜLER, KORKTULAR, AĞLADILAR ve BAĞIRA BAĞIRA ÖLDÜLER gerçeği yüzümüze tokat gibi vuruyor.
Evet sevdiklerimiz,anamız,babamız,eşimiz,dostumuz,çocuğumuz bil cümle insanımız bir siyah poşette,isimsiz mezarda kaldı bedenleri...
Depremin üzerinden koca BİR YIL geçmiş olmasına rağmen önceki aylardaki gibi hâlâ kentimizin ve kendimizin sesi olma gayreti içindeyiz...
Bir taraftan;
Ölü mü-Sağ mı kayıplarına ulaşamayan ailelerin perişan halleri...
Binlerce ampute engellinin oluşması…
Bir taraftan da;
Deprem / doğal afet felakettir, yıkar, öldürür,kaybettirir.Hangi iktidar olursa olsun" söylemleri...
Oysa "Depremin ilk gününden beri binlerce aile enkazların başında çaresizce bir kurtarıcı ekip bekledi. Binlerce insan yıkıntılara zamanında müdahale edilemediği için öldü.
Neden enkaz altından sağ çıkabilecek binlerce insan, nafile yardım bekleyerek, imdat çığlıkları atarak kan kaybından ya da soğuktan enkaz altında can verdi?
On binlerce insan özellikle 3-4 gün sıcak çorba bulamadı, tuvalet bulamadı, su, ekmek bulamadı.
AFAD başta olmak üzere ilgili resmi tüm kurumlar ya işlevsiz ya da çok geç kaldılar. Deyim yerindeyse resmi kurumların büyük bir bölümü de âdeta enkaz altında kaldılar.
Ayrıca depremden iki gün sonra çadır ve gıda satışı yapan başta Kızılay olmak üzere AFAD'ın organize olmayışı da bir kaos yaratmıştı.
1 yıl sonra değişmeyen tek şey sorunlarımızın ve sorularımızın gittikçe artıyor olması....
İçme suyundan hijyene varana dek...Barınmadan,güvenlik ve huzur arayışına kadar...
Ya eğitim ve sağlık alanındaki işleyişe ne demeli?
Anlaşılacağı üzere yaralarımız henüz kabuk bağlamadı...
Ama şu kadarını söylemek gerekirse merkezi idarenin yerel bileşenleri ile birlikte yaraları sarmak adına yapılan iyi niyetli çalışmalarını tenzih ederek bardağın öbür tarafını da göreceğiz.
Göreceğiz de daha fazla destek ve hizmet istemek hakkımızı değiştirmiyor ama...
Eğer bazı büyükşehir belediyeleri ve sivil toplum kuruluşları olmasaydı depremden sonra en büyük felaket gıda krizi olabilirdi.
Bunuda gördük ne yazık ki.Kendilerini uyanık sanan ve felaketi fırsata çevirmek isteyen kendini bilmezler ortaya çıktı.
Bu acımasız ve zavallı kişileri affedemeyeceğiz.
Evet asrın felâketinden bu yana tam tamamına 1 yıl geçti.
Ama bu sorular hâlâ yanıt bekliyor...
"Kontrolsüz konutlaşmanın, daha doğrusu ranta, çıkara dayalı kontrolsüz şehirleşmenin sorumlusu kim?
'İmar Barışları'nın, yapı denetimsizliğinin, aile kurumu hâline dönüşmüş, şirketleştirilmiş Kızılay'ın, AFAD'ın mimarı kimler?"
Yüzleşme, hesap sorma ile birlikte gerçekleşmezse yaralar hep açık kalmaz mı?
Geldiğimiz aşamada yaşadığımız bu asrın depreminden siyasi erkin hâlâ ders çıkarmayışıyı canımı acıtıyor.
Etkili-yetkili olanların kadim kentimiz Hatay'da 1 yıl için de yapılan bir bütün olarak çalışmaları bir gazeteci refleksiyle sorguladığımda başta TMMOB bileşenleri tarafından kırık not aldıklarını müşahade ettim.
İfade edilen olması gereken çalışmaların şehir ve imar planlamadan uzak, konteyner yeni yaşam alanların oluştuğundan tutun da rezerv alanı konusuna kadar sakat bir işleyişin olduğu.
Hatta rezerv alan ilanı tasarrufu,idareye, binanın durumuna bakmaksızın kamulaştırma, yeniden imar etme hakkı tanıyor.
Başka yer kalmadı gibi,hazine arazileri yok oldu,uçtu gitti gibi Tarım alanlarının, Zeytinliklerin imara açılmasına ne demeli?
Ve ardından buralarda bina yapılmasıyla kentin Demografisinin değişeceği kaygıları.
Ya da barınma adına verilen sözler nerde kaldı?
Ne yazık kı yapılan KALICI KONUTLAR ihtiyacın çok çok altında!
Ya da bu hızla ve anlayışla yapılan çalışmalar gösteriyor ki kadim kent Hatay'ımızın yeniden inşası,yeniden ayağa kalkması çok zaman alacağa benzer…
Gittikçe KONTEYNER KONDU oldu-olacak yaşantımız.
Velhasılı kelâm 6 ŞUBAT DEPREMLERİ SENEİDEVRİYESİNDE(YIL DÖNÜMÜNDE);
6 ŞUBAT'TA HEPİMİZ ÖLDÜK AMA BAZILARIMIZ GÖMÜLDÜ, BİR KISMIMIZ YAŞIYORMUŞ GİBİYİZ...
YAŞADIĞIMIZ ASRIN DEPREMİ KADER DEĞİL,İLÂHİ ADALET HİÇ DEĞİL.
YAŞADIĞIMIZ ASRIN FELAKETİNİN HARCINDA BAZI ÖNGÖRÜSÜZ,BASİRETSİZ,LİYAKATSİZ SİYÂSİ ZAT-İ MUHTEREMLERİN VE YEREL YÖNETİCİLERIN OYSAL KAYGILARLA, RANTA DAYALI ANLAYIŞIN UZANTISI OLUŞAN YAPI STOKUNA GÖZ YUMMALARI,DOĞA İLE İNATLAŞMALARI BİRAZDA SEBEPTİR...
Evet UNUTMAYILIM,UNUTTURMAYALIM AMA DERS ÇIKARTALIM!
ÇIKARTALIM DA,HAYALLERİMİZ,UMUTLARIMIZ BAŞKA BAHARA KALMASIN!
Usuma düşen aralarında Antakya doğumlu solisti Ümit Olgun'un da yer aldığı Oblomov müzik grubunun;
"Yalnız Şehir" şarkı sözleri hem 6 Şubat depremini unutmuyor hem de yaşanan büyük acıyı ve içerisinde bulunduğumuz durumu özetler gibi.
"Köklerimden de derin bir yerde kalsa gözlerim
Feyruz'un nağmeleriyle yeniden filizlenirim
İsyandır hüznüm benim
Bundandır esmerliğim
Asidir sesizliğim
Bundandır esmerliğim
“Arzuhan eylesem deftere sığmaz
Kefensiz kalacak ölümüz bizim”(*)
Duy beni duy ey dünya
Bu feryatlarımı duy
Gör beni gör
Yüreğin olmasın kör...