Yerel İdareler de uyumasın…Eldekini bir zahmet omuzlasın…
Yayınlanma Tarihi : 26.08.2017 20:30
Bu haber 95 defa okundu
David McRaney ile başlayalım, ki bugüne dair tespitlerimize önce o kapı aralasın, ardından kendi kelimelerimizi ekleyelim… Ama okurken dürüst olun, olur mu ? Okuduğunuz her bir kelimeye, en çok da kendinize ve hayata ! Çünkü aksi halde koca bir çember içinde koşup duruyoruz… Ve geldiğimiz nokta, aslında az önce terk ettiğimizi düşündüğümüz nokta…
Kıralım mı ?
O çemberi kıralım mı ?
En azından biraz çatırdatalım…
O zaman başlayalım…
.*.
Son otuz yıldır yapılan çalışmalara göre, hepimizin kendimizi iş arkadaşlarımızdan daha becerikli, arkadaşlarımızdan daha ahlaklı, sokaktaki insanlardan daha dost canlısı, tanıdıklarımızdan daha zeki, ortalama bir insandan daha çekici, aynı dine mensup olduğumuz insanlardan daha az ön yargılı, aynı yaşta olduğumuz insanlardan daha genç görünümlü, tanıdığımız insanların çoğundan daha iyi şoför, kardeşlerimizden daha iyi evlat olduğumuzu ve ortalama yaşam süresinden daha uzun yaşayacağımızı düşünüyoruz (Belki bu listeyi okurken kendinize ‘Hayır, ben kendimi başkalarından daha iyi görmüyorum) dediniz.
O halde kendinize karşı ortalama bir insandan daha dürüst olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Görünen o ki, kimse kendisini ortalamayı oluşturan değerlere katkıda bulunan toplumun bir parçası olduğuna inanmıyor. Ortalama bir insan olduğunuza inanmıyorsunuz ama başka herkesin ortalama olduğuna inanıyorsunuz.
Kendine hizmet eden ön yargının yarattığı bu eğilime hayali üstünlük etkisi adı veriliyor. Siz de diğer herkes gibi inanılmaz derecede benmerkezcisiniz.
.*.
McRaney haksız mı bilinmez ama, ‘Hayır, ben kendimi başkalarından daha iyi görmüyorum’ diyenimiz vardır şu an… ‘Asla böyle değilim’ diye ekleyenimiz de… Kendimize karşı bile dürüst değiliz anlayacağınız !
Peki, bu durumu biraz eldeki yerel idarecilerimiz noktasında yontalım mı, ki bakalım karşımıza nasıl bir heykel çıkacak… Çünkü durum bizde de çok farklı değil ! Niye mi ? Düşünsenize… Bu kente hizmet eden kimi konuştursanız, ‘kimse elimize su bile dökemez’ deyip sırasını bir diğerine veriyor… Hatta sırasını savmak dahi istemiyor… İstiyor ki hep o konuşsun ! Sanırsınız ki, modern şehircilik adına çok şey başarmışlar ve hatta yönettikleri kenti de ha bire gidip geldikleri Avrupa başkentlerine benzetmişler…
Haklısınız, benzetmişler, ama neye benzettiklerini burada söylemeyelim !
Başka şeyler söyleyelim !
Ama önce iyi bir şeyler !
Eski müze binasının olduğu yerde bir çalışma sürüp gidiyor, izliyor muyuz ? Sizi bilmem ama, ben, tarihi bir Antakya evine benzer bir yapıyı keyifle inceliyorum son birkaç gündür… Eski müze binasının hemen yanı başında, Asi’ye tepeden bakan noktada… Aslında öylesine güzel bir noktaya eklenmiş ki, modern denilen, ama modernden kastı BETONLAŞMAK olan bir kenti arkanıza alıp yüzünüzü karşıya çevirdiğinizde, bu kentin gerçeğine HOŞGELDİNİZ diyor adeta… Derken de, yorgun hikâyelerinin sahipsizliğinde BENDE ÇOK DAHA FAZLASI VAR dercesine göz kırpıyor…
Burası ne mi ?
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün projelendirmesi sonucu ortaya çıkan yeni Turizm Danışma Ofisimiz… Hani HANGİ AKLA HİZMET Vali Ürgen Alanı’na taşıdığımız… Eldeki nadasın turizminde, olsa da olur olmasa da dediğimiz… Zaten çokça vazgeçip, bir kenara itelediğimiz…
O yüzden burası ÇOK önemli…
Niye mi ?
Çünkü burası, kendi adımıza bir KARAR verdiğimize dair ! Ne istediğimize dair… Eldeki pastadan ne kadarlık bir dilim koparmak istediğimize dair… Ama en çok da, düşen çıtamızı yerden alıp, yerine, belki daha yükseğe koyma çabamıza dair…
Ama yetmez…
Bu noktadan başlayan Doğu Antakya adına, Belediyeler içindeki Koruma Uygulama ve Denetim Büroları’nın (KUDEB) da ayaklanması lazım… Bu kentin dar sokakları arasında kaybolan evleri ayağa kaldırması lazım… Kire, çöpe, bakımsızlığa ve ilgisizliğe gömdüklerimizi, elde kazma-kürek çıkarmaları lazım… Çünkü elde ya CENAZE var ya da bir SERVET…
Tercihimiz ne ?
Etiket :
YORUMLARI GÖR