MENÜ

İştahlı bir Suppiluliuma ! Kıvrak, Defne ve Apollo !

Yayınlanma Tarihi : 25.12.2019 01:41 Bu haber 157 defa okundu

Tell Tayinat kazıları, kent gündemine çok gelmese de, bölge ve ülke tarihine katkıları inanılmaz… O inanılmazın detaylarından biridir, 2012 kazıları sırasında bulunan Kral Suppiluliuma heykeli… Hatay Arkeoloji Müzesi’nin de en değerli parçalarından biridir…

Kazı Başkanı Prof. Dr. Timothy P. Harrison, şöyle resmetmiş buldukları heykeli…

–Yaklaşık 1,5 metre yüksekliğindeki insan figürünün başı ve gövdesi, belinden yukarısı, bozulmadan koruna gelmiştir. Heykel, tahminen 3,5 – 4 metre uzunluğundadır. Sakallı figür, beyaz ve siyah taşlardan yapılmış, oldukça güzel koruna gelmiş, kakma gözlere sahiptir. Saçı ise linear bir şekilde sıralanmış kıvrımlarla, takke izlenimi yaratır. Her iki kol da, dirseklerden öne doğru bükülmüştür ve her ikisinde de, aslan başı ile süslenmiş iki bileklik vardır. Figür, sağ elinde bir mızrak tutar ve sol elinde buğday demeti vardır. Göğsünü, yarım ay biçimindeki bir takı süsler. Suppiluliuma’nın seferlerinin ve başarılarının kaydedildiği uzun hiyeroglif Luvice yazıt, heykelin arkasına, yüksek kabartma olarak işlenmiştir.–

Anlayacağınız…

3 bin yıl öncesine ait bir heykelden bahsediyoruz… Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, bölgede çalışan ekibe, buldukları eser nedeniyle; ülke, dünya ve arkeoloji bilimi, tarihi adına teşekkür ettiği bir heykelden…

Evet…

İzmir’de düzenlenen ve Hatay’ın onur konuğu olduğu bir Gastronomi etkinliği nedeniyle, konuşuyoruz tüm bunları… Hatay Mutfağını anlatırken, bu coğrafyanın tarihsel derinliğine işaret etmek için kullanılan Suppiluliuma’ya giydirilen son elbise nedeniyle biraz da… Etkinlik için hazırlanan (!) tanıtım afişlerine eklenen Suppiluliuma’nın karikatürize edilmesi yüzünden en çok da…

Sizi bilmiyorum ama…

Şahsen, ben…

DÜNYANIN EN BÜYÜK 3… diye başlayan bir Müze’ye sahip olmanın ayrıcalığında dururken, bu kenti yönetenlerin, eldekilerin tarihsel ve kültürel sorumluluğuna eklediklerinden rahatsızım… Suppiluliuma’nın, 3 bin yıl öncesine ait bir kral heykelinin, Gastronomi tanıtımına (!) kurban edilmesinden de… Hatay yemeklerinin lezzetine dikkat çekmek için, BÜYÜK KEŞİF diye dünya ile paylaşılanın, DİLİ DIŞARIDA resmedilmesinden de… Ve tüm bunlar olurken de, bunu KENT TANITIMI adına yapanların kayıtsızlığından da…

Ve hiçbir şey OLMUYORMUŞ gibi davranılmasından da…

Sanırım bu kent, şairin dediği gibi…

–Görmüyor musun?Karışmış bir yün çilesi gibiyim…Ucumu bulup da açan yok…Şu deniz ve gökler nasılsa, içim de öyle benim…–

İzmir’de, Hatay coğrafyasının yemeklerini tanıtan kent idarecileri noktasındaki eleştirimiz ne kadar yerini bulur ve Hatay Turizmi, NE ZAMAN bu ÇOK BAŞLILIK hikayesinden kurtulur bilmiyorum ama… Bir paylaşımla bitirelim bugünü, ki o paylaşım da İzmir’den, 31 Aralık’a kadar sürecek Gastronomi etkinliğinden gelsin yine…

Bu bir video…

2. Suppiluliuma vakasının kahramanlarından, Defne ve Apollo’nun hikâyesinden…

Fuar alanına dair çekilmiş ve sosyal medya üzerinden de paylaşılmış videoda, ufaktan kurulmuş bir sahne dikkati çekiyor… Davulun da eşlik ettiği bazı enstrümanlar var ve bir çeşit oyun havası eşliğinde, misafirler için oldukça oynak bir ritimle hava renklendiriliyor… Tam da bu sıra, Hatay coğrafyasının Defne ve Apollo hikâyesini canlandıran, buna uygun kıyafetlerle de fuar alanını adımlayan bir kız ve erkek beliriyor… Ne yapacaklarını merakla izlerken, davulun eşlik ettiği zılgıtlarla coşan müziğin ritmine uygun oynamaya başladıklarına şahitlik ediyorsunuz, Defne ve Apollo’nun…

Günün özeti şu ki…

Tarih, Gastronomi’yi desteklesin desteklemesine de…

BU ŞEKİLDE DEĞİL !

Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol