Neyiz, ne kadarız, sahi biz kimiz? Peki, kendimize ne kadar dürüstüz?
Yayınlanma Tarihi : 10.12.2018 03:47
Bu haber 83 defa okundu
Sahtekârlık ve hilebazlık yapma fırsatı elimize geçince, dilimize, “ne yapalım, şartlar böyle gerektiriyor” cümlesini doladık… Dürüst davranmamız, hakka riayet etmemiz ihtimali karşımıza çıkınca da, aklımıza gelen ilk cümle, “âlemin enayisi ben miyim” oldu !
–
Özetlemiş mi bizi, Sevgili İsmet Özel ?
Belki de bu durumdan hoşlanmadınız !
BEN FARKLIYIM mı dediniz ?
FARKLI mıyız peki ?
Belki de bir parçamız EVET, peki kontrol edemediğimiz kısmımız !
Jiddu Khrishnamurti ne der, bilir misiniz ?
–
Parçalar halinde yaşıyoruz ! Ofiste başka, evde başka birisiniz ! Demokrasiden bahsediyorsunuz, ama içten içe otokrasi yanlısısınız ! Komşunuzu sevmekten bahsediyorsunuz, ama onunla rekabet ediyorsunuz ! Bir parçanız diğerinden bağımsız çalışıyor ve bakıyor… İçinizdeki bu parçalı varoluştan haberdar mısınız ?
–
Belki de sorun bu !
Farkında olmadığımız bir parça !
Herkesle rekabet eden kötü bir parça !
Galip gelmek için her şeyi yapan bir parça !
Sorun da, hangi parçayı kontrol etmek istediğimiz !
Sorun kendinize !
BEN HANGİSİYİM diye sorun !
HANGİSİ OLMAK İSTİYORUM diye sorun !
Ama cevabınıza da sahip çıkın, hani korksanız da !
Ben mi ?
Dürüstçe, ki bence… İstisnasız hepimizin içinde, “ne yapalım, şartlar böyle gerektiriyor” diyen bir ses HEP var ! Fark şu ki, bazımızda bu ses öyle güçlü ki, hayata dair rekabet ettiği her noktada yakıp yıkmaktan geri durmuyor ! Galip gelmek öyle bir açlık ki o sesin hakimiyetinde, ötesi olmuyor ! Kayıplar hesaplanmıyor ! Gerisinde bıraktığı acıların hesabı tutulmuyor !
Yaklaşan Mart 2019 seçimleri de bunun son hikayesi !
Herkes kendi hikayesinde MÜKEMMEL ! Herkes kendi projeleri konusunda BULUNMAZ HİNT KUMAŞI ! HERKES KÖTÜ, ama bir tek KENDİSİ İYİ ! Yapılmış hatalar varsa da, “ne yapalım, şartlar böyle gerektiriyor” diyor… Derken de, buna dair haklılığını İSPAT için her yalana başvuruyor !
Gözlerimizin içine bakanlar ELİN MAHKUM der gibi !
Peki, bu muyuz ?
Bu halde miyiz ?
Elimiz MAHKUM mu ?
Yoksa düşünüyor muyuz ?
Eduardo Galeano şöyle bir hikâye anlatır, İspanya’dan…
–
Cardona Köyü’ndeki komşularının bakış açısına göre, yaz kış aynı elbiseyle dolaşan Toto Zaugg müthiş bir insandı… “Toto asla soğuk almaz” diyorlardı ! Toto mu? O asla bir şey demiyordu ! Ama dediklerinin aksine, soğuk alıyordu… Alamadığı şey, paltoydu !
–
Demem o ki, düşünelim…
Sadece bakmayalım, ama görelim !
Zira elimiz MAHKUM değil, ki o TEK OY’da, gelin hem değişelim hem değiştirelim !
Yoko Ono da demiş ya…
–
Üzücü bir hatıranı yaz,
Onu bir kutuya koy,
Kutuyu yak,
ve küllerini kırlara serp…
–
Biz de; eldeki şehrin mutsuzluklarını, umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, ertelenmişliklerini, yalnızlığını, hüznünü, ötelenmişliğini, rafa kaldırılmışlığını bir kutuya koyalım, ardından da yakalım, ki küllerini de rüzgara savuralım… Yeniden esecek rüzgarın fısıltısında da umudu bekleyelim !
Olmaz mı ?
Bence olur…
Etiket :
YORUMLARI GÖR