MENÜ

Mutluyum…Mutlu muyum?

Yayınlanma Tarihi : 03.01.2017 00:14 Bu haber 86 defa okundu
Yapmak isteyip de yapamayacağımız şeylerle doldu-taştı hayatlarımız. Mesela izlenecek tonla film, Albert Camus-Jean Paul Sartre ve Bukowski’den okunacak onca kitap, keşfedilecek yaşamlar, gidilecek-görülecek yerler ve tüm bunlar için de ortalama 70 yıllık bir ömür var heybemizde. Tabi hepsini bu zaman dilimine sığdırma telaşı da… Verdiğim o bir haftalık arada, kendi heybemdeki yaşamın ağırlığına takıldım sanırım… Onu ne kadar doldurabildiğime de… Ama itiraf edeyim, tembelliğe de biraz fazla alıştım… Peki, hayata yeniden uyanmak mı ? Yordu… Şimdiden… Ama bir şeyi de fark ettim… Geçen gün okuduğum bir Yazar’ın kendi kelimelerinde bedenleşen bir şeyi… …Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, yaşamaya karşı ne bir sevgi ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen; her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, yalnız kentlerin ölü doğmuş çocuklarıyız!… Bu kadar mutsuz muyuz sahi ? Heybelerimiz bu kadar mı boş ? Kimi 2017 için UMUT diyor o yüzden, ama değil ! 2017, 2016’nın devamı sayfalardan oluşacak… Aralamaktan itinayla korktuğumuz sayfalardan… Korku sinmiş sayfalardan… Kelimeleri arasında yürürken yara bere içinde kaldığımız cümlelerden… Çığlıkları kesilmeyenlerin, tüm o kayıplarını omuzlarının yükünde taşıdığı ağıtlardan… Kaybolan benden, senden, ondan… Ardından kimsesizler mezarlığına terk edilen, bizden… BİR KİŞİYE 60 MİLYON diyen piyangocuya yaklaşırken ki umudumuz da buydu aslında… Eldekinden kaçıp kurtulmaya çalışmaktı… Sadakatle sarıldığımızı sandığımız yaşamlardan bir çırpıda uzaklaşmaktı … PARA HERŞEY dedirten bir sistemin içinde debelenen çaresizliğimizi bir celsede boşama çabasıydı… İtiraf edelim mi ? Mutlu değiliz… Hiç değiliz… Haklısınız… Aslında biliyoruz… Biliyoruz ve farkındayız… Ama farkında olduğumuz mutsuzluğumuz adına konuşmamayı tercih ediyoruz ! Konuşmadığımızda, VAR olanı YOK ettiğimizi sanıp MUTLU oluyoruz ! Ardından BOŞ olan heybelerimizi doldurup, uzaklaşıyoruz ! En çok da kendimizden… “Körler ülkesinde görmek suçtur” demiş, Cenap Şehabettin… Birbirimize dar ettiğimiz coğrafyayı anlatmış sanki… Usandırıcı bir teslimiyetle, dayatılanları her defasında kabul eden bizleri anlatmış… Ama biz GÖRENLERİ de anlatmış… GÖRDÜKLERİ için direnenleri de… Haksız mı peki ? Duyduklarımıza sağır olmaktan, gördüklerimize kör bırakılmaktan yorulmadık mı sahi ?… Geri çekilip hayatta kalmaya çalışmaktan, yaşadığımızı sanıp nefes alıp vermekten yorulmadık mı ?… Ben mi ? YORULDUM, ama mutluyum da… NİYE biliyor musunuz ? O suçu işliyorum ya, ondan… Körler ülkesinde görüyorum ya, ondan… Gördüklerimi yazmaktan vazgeçmiyorum ya, ondan… Vicdanıyla yaşayana, sevgi ve hürmetle diyorum o yüzden… Yüzünde maske olmadan nefes alana saygıyla diyorum o yüzden…
Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol