Hatay…mülteciler…ve kayıtdışılık…
Yayınlanma Tarihi : 25.05.2017 21:11
Bu haber 100 defa okundu
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu ve Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan’ı bilenler, Erdoğan’ın Hatay’ı da içine alan ‘mülteci’ başlığındaki analizlerini ve raporlarını da yakından takip eder…
Son araştırma başlığı mı ?
Türkiye’de Yaşayan Suriyeli Mültecilere Yönelik Medya Algısı…
Aslında algımız genelde önyargılı, ki haklısınız, bu duruma dair ateşi fazlasıyla harlayan bir ‘politikasızlık’ ve bir o kadar da ‘öngörüsüzlük’ var Ankara noktasında… Ama bunu fazla dile getirmekten ürkenler de var, hele ki OHAL başlığında yaşarken !
Sahi, OHAL ne içindi ?
Eldeki adına güvenlik için mi yoksa DAHA fazla sansür ve DAHA fazla yasak için mi ? Bu ülkenin iktidarında önce pay sahibi olup, ardından da tüm iktidarı ele geçirmeye çalışan cemaatçilere karşı önlem için mi yoksa tüm olası muhalif sesleri gözaltına almak ve tutuklamak için mi ?
Yok, cevaplar çok net değil !
O yüzden konuşanlarımız az !
Hele ki ‘yorum’ yapanlarımız !
Dönelim mi Ankara’nın o ‘politikasız’ ve bir o kadar da ‘öngörüsüz’ halinde ilerleyen Suriyeli Mülteci kalabalığımıza ? Dönelim, ki en dikkati çeken kısmından da başlayalım…
Erdoğan’ın tespitlerine göre, Türkiye’de en az 10 ilde 100 binden fazla sayıda mülteci bulunuyor. 4 İlde bulunan Suriyeli sayısı ise 300 binin üzerinde. Bu dev sayılar içinde en çarpıcı olanlardan birisi de Hatay. Aslında Suriyeli Mültecilerin Türkiye’ye gelişlerinin Nisan 2011 itibari ile başladığını düşünecek olursak, sınır noktasındaki bir il için bu durum kaçınılmaz bir sonuç olmuş…
Peki, bu kaçınılmaz sonucun BAŞKA sonuçlarını NE KADAR masaya yatırdık şu ana dek ? Ciddi ciddi NE KADAR konuştuk ? İşin ekonomik ve sosyal boyutunda patlamalar yaratan, ama o patlamalara rağmen garip bir şekilde SUSMAYI da becerenler olarak, eldekini NE KADAR sorguladık ? Hadi sorgulamadık da, peki denetimi (!) ve kontrolü (!) elden NE KADAR kaçırdık ? Kaçırdığımız ipin ucuna NE KADAR dolandık ?
Kaç düğüm attık var olanın üzerine ?
Mesela en net örneği vereyim mi size, o NE KADAR noktasındaki en vatandaş örneği… Ekonomik boyutta ilerleyen bir sürecin ‘alan memnun veren de’ diye görüneni… Ama daha fazlasını… Kaçan o ipin aslında kaybolan, yitip giden ucunu…
Antakya Cumhuriyet Caddesi üzerinde, vatandaşa ait boş bir arsanın (paralı park alanı olarak da kullandırılan bir arsa) caddeye bakan yüzüne yan yana 3 dükkan KONDURULDU geçtiğimiz sene… Ardından yoktan var edilen bu 3 dükkan Suriyelilere kiraya verildi… Alan da memnun oldu veren de !
Ama o kadar basit değil işte !
Sahi böyle kaç işyeri var, Suriyelilere ait ?
Kaç işletme var, tabela asan ve ticaret yapan ?
Peki, bizler ne yapıyoruz o tabelalar noktasında ?
Kaç taneler, biliyor muyuz, hele ki ne durumdalar ?
Aslında yeni başlamışız biz de, UYANMIŞIZ, diğerleri yapınca BİZ DE YAPALIM demişiz ! Arapça tabelaları Türkçeleri ile değiştirmeye karar vermişiz ! Bunun ismine de UYUM demeye başlamışız ! Sahi, bizler o UYUM eşiğini aşalı çok olmadı mı ? UYUM denen ipin ucunu kaçıralı çok olmadı mı ?
Denetimi de kontrolü de Allah’a emanet bir şehirde, tabelalar, işin MAKYAJ kısmı ! Görüneni… Tribünlere oynananı… Böylece seslerin kesileceği hesabında “İŞ YAPIYORUZ” görüntüsü verileni ! O yüzden, Antakya gibi bir yerde yaşarken, bu DERİNE kaçan kalabalığın artık gündüz gözünden uzak kalan yoksulluğunun ve başka başka görüntülerinin gece karanlığı ile ortaya çıktığını söyleyelim mi ? Hatta o görüntülerin, hiç istemediğimiz başka başka istatistikleri beslediğini… Denetimsiz ve kontrolsüz kalan bir kalabalığın bizle çok fazla paylaşılmayan bu istatistiklerinin rahatsız edecek bir boyuta ulaştığını…
Haklısınız…
Konuşmayınca her şey daha güzel !
‘Her şey iyi’ deyip yaşamak daha güzel !
O zaman, susalım…
Nokta…
Etiket :
YORUMLARI GÖR