HALİMİZ DUMAN…KALPLERİMİZ ACILI…
Yayınlanma Tarihi : 04.09.2018 13:50
Bu haber 87 defa okundu
Çin Başbakanı, bir et pazarına resmî ziyarete gitmiş… Pazarı tertemiz ve çok düzenli olarak görmüş… Adamları ile gezerken, rast gele bir kasabın tezgahına gelerek sohbet etmeye başlamış…
Başbakan:
“Domuz etleri fena değilmiş, işler nasıl gidiyor?”
diye sormuş…
Kasap:
“Genelde iyiydi, ama bugün bir kilo bile satamadım…”
Başbakan:
“Neden?”
Kasap:
“Siz ziyarete geldiğiniz için müşteriler pazara alınmadı!”
Başbakan:
“O zaman ben alayım, bana 4 kilo verir misiniz?”
Kasap:
“Hayır satamam!”
Başbakan:
“Neden satamıyorsun?”
diye sormuş…
Kasap:
“Siz geleceksiniz diye tüm bıçaklarımızı topladılar…”
Başbakan:
“Bıçak olmasa da olur, bana şu parçayı ver bakayım!”
Kasap:
“Yine de satamam”
demiş…
Başbakan:
“Yine ne oldu? Neden satmıyorsun?”
Kasap:
“Çünkü ben kasap değilim, silahlı polis timinden bir askerim!”
Başbakan sinirli bir şekilde, “git bana komutanını çağır” demiş!
Kasap:
“O da karşıda balık satıyor” diye cevap vermiş…
–
Bu hikayeyi ilk okuduğumda bize dair o kadar TANIDIK geldi ki… Sahi, birbirinden korkanlar haline gelmedik mi biz de ? ÖTEKİ ilan edişlerimizin kalabalığı da bundan değil mi ? Ama sadece birbirimizden korkmuyoruz, ama bizi yönetenlerden de ÖLESİYE korkuyoruz ! Bizi kendi KELİMELERİMİZLE ve ÖZGÜR cümlelerimizle köşeye sıkıştırmak isteyenlerden korkuyoruz ! Amerika’daki Trump’ı ve dünyayı karıştıran Washington’ı sonuna kadar eleştirebilirken, ANKARA ve SARAY kelimelerinin YASAKLI halleri yüzünden adımlarımızı hep geriye kaçırıyoruz ! Artık öyle bir hale geldik mi, dile getirilen acıları bile MUHALİF ve ÖTEKİ kabul ediyoruz !
Yakın bir arkadaşımın dediği gibi…
Sloganı BOL gerçeği AZ bir memlekette,
hayatı ES geçseniz ne hatalı sollasınız ne…
700’üncü haftada bir araya gelen Cumartesi Anneleri’ni polis zoru ile dağıtan memleketimin son manzarasında o yorgun ve bitik BİZ’e dair bir şeyler bulma umudumu da kaybetmişken söylüyorum bunu… Göğsüne bastırdığı 23 yıllık KAYBININ (oğlunun) karanlığında tek derdi ACISINI HAYKIRMAK olan Emine Ocak’ın gözaltına alınma fotoğrafı sosyal paylaşım hesapları üzerinden tüm dünyaya servis edilirken, memleket olarak UTANDIK mı merak ediyorum… Saçlarına aklar düşmüş yaşlı bir annenin acısında ve rüzgarın esintisinde yanaklardan süzülen gözyaşına karıştırdığımız biber gazı ile neyi BAŞARDIĞIMIZI sandık, bakın en çok da bunu merak ediyorum…
Carl Gustav Jung NE DER, biliyor musunuz?
“Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir… İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder…”
Düşünün…
Ama düşünürken sorun da…
Acılarını biriktiren, ama biriktirdiklerini bir türlü paylaşamayan şu koca Anadolu iyileşemezse, BİZ’e ne olur ? İstanbul’un bir köşesinde, birkaç metrekarelik minicik bir kısmında dizleri üzerine çöken KAYIP yakınlarının çığlığında savrulan “23 yıldır bu meydana geliyoruz, babamı arıyorum, bu meydan bizimdir!” haykırışı ‘BİZ’ değilse, sahi BİZ KİMİZ ? Son bir araya gelişe müdahale eden polise karşı çevrede yığılan kalabalığa haykıran sesin “Bu meydan sizin aynanız, bu meydana iyi bakın!” halinde de bulamıyorsak KENDİMİZİ, sahi kaybolmuşluğumuza çareyi NEREDE bulacağız ?
Düşünün…
Ama düşünürken sorun da…
Çünkü halimiz duman, kalplerimiz ise acılı…
Etiket :
YORUMLARI GÖR