Eleştirisinde haklı…O ZAMAN SORALIM…
Yayınlanma Tarihi : 16.01.2019 00:35
Bu haber 93 defa okundu
Bir yerde okumuştum…
“Belki bu yolda doğru düzgün yürüyenlerden olamadım ben, ama sen, dizimdeki yaralardan çabalarımı gör…”
Haklı…
Diyen çok haklı…
Ortaya konan emek önemli o yüzden…
Zafer ya da mağlubiyet değil, ama mücadele önemli…
İnandığınız için ayağa kalkmanız önemli…
Susmak yerine konuşmanız önemli…
Yanlışa DUR demeniz önemli…
…Buna dair bir hikayem var, okumak isterseniz…
–
Benim çevremde, 30 yaşına gelmeden kimse kendisine soru sormaz ve o gün gelip çattığında, bunlara cevap vermek için artık çok geçtir…
Nasıl oluyor anlatayım… 20 yaşındasındır, biraz saçmalarsın ve uyandığında 30 yaşına gelmişsindir… Her şey bitmiştir… Bir daha asla 2 ile başlayan bir yaşın olmayacaktır… 10 yıl öncekinden 10 yıl daha yaşlı ve geçen yıldan 10 kilo daha şişman olduğunu kabullenmen gerekmektedir… Geriye kaç yıl kalmıştır? Ortalama ömür istatistiklerine göre, erkeksen 42, kadınsan 50 yıl ömrün vardır… Ama hastalıkların, dökülen saçların, bunamanın, ellerde beliren lekelerin hesabı tutulmaz…
Kimse kendine şu soruları sormaz… Hayatımı yeterince değerlendirdim mi? Başka türlü mü yaşamalıydım? Doğru insanla, doğru yerde miydim? Bu dünya bana ne sunuyor? Ve ben bu dünyaya ne sunuyorum?
–
Soru da, sorun da bu aslında…
Hayata dair, başladığımız işi bitirme gayretimiz yok !
Kötü olma pahasına, bir şeyleri zorlama cesaretimiz de !
Cesaret demişken, artık bugüne başlayalım… Biliyorsunuz, geride kalan günler boyunca su sümbüllerini konuştuk… Temizlenme şeklini en çok da ! Aslında onca yazının ve haberin altında ismi geçen biri olarak, bu temizliği gerçekleştirenlerin emeklerini hiç etmek değildi amacım, ki aksine, İŞ GÜVENLİĞİ denende nasıl olup da sınıfta kaldığımızı resmettim… Onlara o işi ‘buyur’ edenlere ve bu tabloya sıkışan Antakya’ya müdahale etmeyenlere seslendim… Ancak, halatların ucunda asılı bir iş makinesinin, bir kepçe yardımıyla nehrin üzerinde YEPYENİ (!) bir belediyecilik (!) hikâyesi yazmasının yanlışında dururken, herkesin SESSİZ kalışına bir kez daha şahitlik ettim…
Ama konu sadece İŞ GÜVENLİĞİ de değildi, ama nehirde biriken plastiklerdi… Tepecikler oluşturmuş çöplerdi, ki su sümbüllerini parça parça kepçe darbeleriyle suyun akışına bırakanların, bu çöpleri de en nihayetinde denize ulaştıracak çalışmasının yanlışını da yazdık defalarca ve haklı olarak tepki göstermesini istedik, bu kentin kurumsal çevrecilerinin… Çünkü biliyoruz ki, bu kent onlarsız olmuyor…
Ama onlar da bize tepki göstermiş…
Bu konudaki haberimize kısa bir not etiketleyen Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Selda Asker, söylediklerinde bir nebze haklı aslında… SADECE BİZ DEĞİLİZ demiş, konuşması gereken… SUSANLAR da ÇOK diye eklemiş ve demiş ki…
–
Siz, sürekli bu kentin çevrecilerine serzenişte bulunurken, bu kentin çevrecileri de, Asi Nehri’nin bu duruma gelmesinde, başta DSİ ye serzenişte bulunuyorlar. Bu kentin bir Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, bu kentin bir Devlet Su İşleri kurumu var. Nehirlerin, akarsuların, derelerin ıslahında, bakımında birinci derece sorumluluğun Devlet Su İşleri’nde olduğunu nedense hepimiz unutup, başka günah keçileri arıyoruz. Kaldı ki, yıllardır Asi Nehri mücadelesinde varlığımızı en iyi bilenlerden birisiniz.
Uluslararası sınır çizen, dünyanın başka bir yerinde olsa o şehrin incisi olacak böyle bir nehri koruma noktasında çevrecilerin hassasiyeti devam ediyor. Aynı duyarlılığı, Asi Nehri üzerine kurulan bentlerde, zeytinyağı fabrikalarının atıklarının nehre bırakılmasında ve daha birçok konuda, başta DSİ Olmak üzere Çevre ve Şehircilik Müdürlüğümüz ve ilgili tüm kurumlardan bekliyoruz.
–
Haklı olmasına haklı da… Olan bitene ne Çevre Müdürlüğü müdahale etti, ne DSİ, ne de iş güvenliği konusunda çalışan onca kurum ya da kişi… Peki, konuşmak için neyi bekliyoruz ? Ne olmasını bekliyoruz ?
Etiket :
YORUMLARI GÖR