MENÜ

Çingene Kızı, Gaziantep…Ve bizim kayıplarımız…

Yayınlanma Tarihi : 17.12.2018 03:39 Bu haber 94 defa okundu
Amerika’dan Türkiye’ye uzanan hikayesinde kaç kere haber oldu bilmiyorum, ki saymadım ama… Antep’i de, şehrin dünyaca ünlü müzesi Zeugma’yı da gündeme defalarca taşıdı, bunu çok iyi biliyorum… Doğal olarak, Amerika’daki medya çok yazdı… Yıllardır Amerika’daki bir kurumun envanterindeki mozaiklerin taşınacağı yeni ülkeyi ve o ülkedeki şehri çok yazdı… Ve finalde de Antep’teki lansman yapıldı… Mozaikler, meraklıların ziyaretine açıldı… Binlerce tesseranın birlikteliğinde beliren figürlerin, desenlerin, renklerin yazdığı eldeki son hikayenin Müze’ye yansıması mı ? 2016’da 108 bin 479 kişiyi, 2017’de ise yüzde 55’lik bir artışla 167.958 kişiyi ağırlayan Müze 2018’i nasıl bir rakamla kapatır bilmiyorum açıkçası ama… Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “2017 Yılında En Çok Ziyaret Edilen 10 Müze” sıralamasında ilk 10 içinde olan Zeugma için verilecek hiçbir rakam beni şaşırtmayacak açıkçası… Onları izlerken bizi düşünmedim değil ! Hatay Arkeoloji Müzesi’ni… Bizdeki rakamları… Sahi, ne kadar iç açıcı rakamlar ? Bizdekiler ne durumdalar ? Ne kadar ‘idare’ ederler ? Bizi ne kadar taşırlar ? Nereye taşırlar ? Aslında konu RAKAMLAR değil, ama eldekini nasıl yönettiğimiz gerçeği ! Şu kentte, DÜRÜSTÇE ayağa kalkıp da konuşsa keşke BİLEN birileri, NELER yapılmadığı noktasındaki gerçeğimizi ve kayıplarımızın ne kadar biriktiğini… Zeugma’yı izlerken, daha fazlası için Defne ilçesinde çıkanları nasıl olup da tekrar toprağa gömdüğümüzü… Onlarca mozaiğin hikâyesini nasıl bir gizlilikle kamyonlara yüklediğimizi… PR deneni kent turizmi adına nasıl da HİÇ ettiğimizi… Antep, başarılı bir il… Bunu tekrar edip duruyoruz… Peki NEDEN BAŞARILI, bunu analiz ediyor muyuz ? Ne konuda başarılı, bunun tespitinde duruyor muyuz ? Nasıl bir başarı rotası izlediler, takip ediyor muyuz ? Peki kendi yanlışımız nerede, tespit ediyor muyuz ? Yoksa, en sevdiğimiz şeyi yapıp, susuyor muyuz ? Sanırım EVET ! Bir yerde okumuştum… Şöyle diyor orada… Bugünlerde, freni boşalmış bir otobüs gibi geçiyor zaman… Çığlıklar, ağıtlar birbirine giriyor… Ağaçlar kesiliyor, dereler kurutuluyor, hayvanlar öldürülüyor, kentler boşaltılıyor… Direnenler var elbet, ama yine de çoğumuz susuyoruz… “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” şiarıyla susuyoruz… Böyle bir suskunluğu yürek kaldıramaz, ama biz kaldırabiliyoruz… Bundan sonrasında bir şeyler değişir mi, bilmiyorum ama… 9 Aralık 2007 tarihinde açılışı yapılan Hatay Havalimanı çatısının aktığını AYLARDIR haber yapanlara tek bir tepki dahi vermeyen bir kent idareciliğinde son gelen YENI VALİ noktasında bir şeylere sahip çıkıldığını görmek ve olanın HATA’sında durma cesareti gösterip, yaşananları da kabullendiğimize şahit olmak UMUT veriyor… Diğerlerine de sıra gelir mi ? Zeugma’nın başarısında kaybolan kendi başarısızlığımız mesela ! Saint Simon Manastırı’nın yıllardır içinde olduğu yalnızlık ya da… Defne’de çıkartılan mozaiklerin akıbeti hatta… En çok da… Asi Nehri yatağından çıkartılan eski Roma mimarisi parçalar… Sahi ONLARA NE OLDU diye de sorsak mı ? Niye bu kadar gizemli bir şehriz, kelimeleri neden bu kadar saklı olanlarız, ısrarla sorgulasak mı ?
Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol