Bu kentin işadamlarına, STK’larına… Konuşan (!) herkese soralım mı?
Yayınlanma Tarihi : 21.08.2018 03:50
Bu haber 80 defa okundu
3. Bölüm de geride kaldı.
Merak ettim bizi…
Öfkelerimizi…
Sahi, ilk bölümden ikincisine biriktirip, ardından yaptığımız açıklamaların arkasında mıyız hala ? Ulusal bir kanalda yayınlanan ve çekim platformu olarak kadim kent Antakya’yı kullanan, senaryo gereği de içinde acının, hüznün, silahın, terörün ve hatta aşkın da olduğu bir konuya muhalefetimiz sürüyor mu ? Elde süngü ilerlemekte ısrarcı mıyız ?
Sahi, bir dizi bu kadar mı zarar veriyor bu kente ?
Ve bu düşünce bu kadar mı geriyor sizleri ?
Hatta üzüyor ve de kedere boğuyor !!!
Öyle mi ?
Bu kadar mı sevdiniz bu kenti ?
O yüzden mi tüm bu savunma hattınız ?
Tamam da, dizi bitince toptan düzelecek miyiz ?
Sorunlarımıza nokta koyup MUTLU SON diyecek miyiz ?
Yoksa SEN SAĞ BEN SELAMET, kaldığımız yerden devam mı ?
Ben mi ?
Ne mi düşünüyorum ?
Üzgünüm, ama…
Bana gerçekçi gelmiyorsunuz !
Bu kent adına söylemlerinizle samimi durmuyorsunuz !
Niye mi ?
Madem ortaklığımız BU KENT…
Madem konu başlığımız TANITIM…
Ve madem tüm derdimiz İMAJIMIZ…
Şöyle bir çıkın dışarı… Çıkın çıkın ! Adım atın dışarıya… Antakya’da mısınız ? Tamam ! Şimdi biraz yürüyün… Ne tarafa mı ? Fark etmez ! Bakın etrafınıza ! Neredesiniz ? Eski evlerin olduğu alana yakın mısınız ? Yürüyün o tarafa doğru… Bir zamanlar, taş bedenli ahşap evlerin yüzyıllar öncesinden bugüne taşınan hallerini hayal ederek yapın bunu ama… Çünkü üzecek görüntüler karşılayacak sizi… Taşın da ahşabın da terk ettiği bir Antakya karşılayacak… Dar sokaklarına betondan yollar yapılan bir Antakya karşılayacak… Bu da yetmezmiş gibi, DÜN kokan bir tarihin orta yerine asfalt yol yapan bir zihniyet karşılayacak… Acı çeken bir şehrin geride kalan SAHİPSİZ yorgun kalabalığı karşılayacak… Duvarları sprey boyalarla doldurulmuş bir şehrin ‘eski’ denen kaybolmuşluğu karşılayacak…
Çıkın şimdi oradan…
Yıllardır kokan, sineklerin istilasında duran ve yerel idarecilerin SEN-BEN savaşında kent halkının kucağına konan Asi Nehri’nin hikâyesini izleyin… Nehrin yatağında 1 seneyi aşkındır kanalizasyon suları içinde bekletilen binlerce yıllık eski Roma emanetlerinin ‘LÜTFEN’ kaldırılışını mı ? Unutmayın ! Ama sorgulayın da… Düne sahip çıkmakta zorlanan bizlerin, kirin ve çöpün içindeki bugünü yarına nasıl taşıyacağımızı sorgulayın…
1500 yıllık Saint Simon Manastırı’ndan Dor Mabedi’ne, kentin turizm kaynaklarının nasıl olup da kaderine teslim edildiğini sorun… Korkmayın, SORUN ! Bir DİZİ için ayağa kalktınız madem, hazır ayaktayken, SORUN !
Madem ortaklığımız BU KENT…
Madem konu başlığımız TANITIM…
Ve madem tüm derdimiz İMAJIMIZ…
Sorun…
Sorgulayın…
Hatta öfkelenin…
Çünkü bugünkü halimizin karşılığı ne bir DİZİ ne de o DİZİ ile anlatılanlar… Suçlu bizleriz… Her birimiz… Konuşanlar (!), konuşmayanlar, slogan atanlar, ceket ilikleyenler, 3 maymunu oynayanlar, YAPTIK-OLDU diyenler, dostlar PAZARDA GÖRSÜN deyip yaşananların yanından geçip gidenler…
Trajikomik ama, gülümsüyorum… Şu kelimeleri yazarken, içinde yaşadıkları kentin kayıplarını ciddi ciddi konuşmayanların, tüm YOK oluşlar için bir tv dizisini idam sehpasına çıkarma çabası için gülümsüyorum…
Ama daha garip olanı da NE, biliyor musunuz ?
Hiç komik değil !
Etiket :
YORUMLARI GÖR