MENÜ

Bu defa bir bilen KONUŞSUN…Vali, Müze ve Kültür Müdürü karar versin…

Yayınlanma Tarihi : 02.08.2018 00:37 Bu haber 127 defa okundu
Hepimiz bir şeyden korkarız; ki korku denen şey soyutlanmış halde var olamaz, hep bir şeyle ilintilidir… Ya siz ! Kendi korkularınızı biliyor musunuz ? İşinizi kaybetmekten, yeterince yiyecek veya paraya sahip olamamaktan, komşularınızın veya toplumun hakkınızda ne düşündüğünden ya da başarılı birisi olamamaktan, toplumdaki yerinizi kaybetmekten, küçümsenmekten veya alay konusu olmaktan duyulan korku gibi mesela… Ya da acı, hastalık, sevilmeme, eşinizi veya çocuklarınızı kaybetme, ölüm, başkalarının zihinlerindeki imgeye layık olamama ve inancı yitirme korkusu gibi… Bütün bunlar ve sayısız başka korkular… Peki, bunlarla ilgili genelde ne yapıyorsunuz? Onlardan kaçıyorsunuz, değil mi ya da üstlerini örtmek için fikirler ve imgeler İCAT ediyorsunuz? Ama korkulardan kaçmak, onları büyütmekten başka bir işe yaramaz, bunun farkında mısınız ? Hindistan asıllı düşünür Jiddu Krishnamurti, tanımlama yapmış yapmasına da, kendimizi hangi KORKU kategorisine iliştirmemiz gerek, karar verebildik mi ? Haklısınız, çok var ! Korku listemizde başa güreşen inanılmaz bir kalabalığımız var ! Sanırım konuşmak da istemiyorsunuz… Anladım ! Konuşmayınca, hatırlamıyorsunuz da ! Hatırlamadığınız şeyleri derine ve daha derine gömmekse daha kolay oluyor ! Peki, hangi derinlik sizi güvende hissettirecek ? Kaç metre daha… Sanırım bunun bir sonu yok… Ki hiçbir derinlik size iyi hissettirmeyecek… Ve hiçbir bir derinlik, konuşmadıkça rahatlatmayacak… O zaman konuşalım mı ? Ama gelin, bu durumu kişisel savaşımız olmaktan çıkarıp, bu kente dair korkularımızla devam edelim… Biraz konuşalım… Ama gerçekten de konuşalım… Laf olsun TORBA dolsun diye değil, ciddi ciddi konuşalım… Nobel Barış Ödülü sahibi Edebiyatçı Elie Wiesel demiş ya… Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir… Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı… O zaman başlayalım… Dünde bıraktığımız bir konuyu, bekleyen kalabalığımızın arasından çekip çıkartalım ! Hani Asi Nehri’nin kokan, sinekli, hatta b..klu suları içinde bekletilen eski Roma’yı… Ama kendimizi madem çok dinletemiyoruz bu kenti yönetenlere, başka birini alalım bir adım öne ve sözü de ona verelim mi ? Kim bilir… ! Turizm alanındaki profesyonel yatırımları ile önceki örneklerinden birkaç adım öne çıkan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da belki o bir adım öne çıkan cümlelere dikkat kesilir ve Antakya’nın nadasında kalmışlara UYANIN der ! Evet… Bugün bir haber var sayfalarımızda… Tarih ve kültür üzerine bir sohbet… Antakya’lı bir Arkeologla… Kültür Varlıkları ve Müzeler eski Genel Müdürü Kenan Yurttagül ile… Kendisiyle konuşurken, geçtiğimiz seneden bugüne gündemde tutmaya gayret ettiğimiz bazı arkeolojik parçalar üzerine fikrini sorduk… Söylediği mi ? “İfade edildiği gibi, burada bir SAHİPSİZLİK söz konusu. Zira nehir yatağında bulunan bahse konu o parçalar, ki o parçalar arkeolojik terminolojide ‘mimari parçalar’ olarak ifade edilir, bir yapının geride kalan ÖNEMLİ kalıntıları konumundadır. Peki, NE yapılmalı diye soracak olursanız eğer… Mutlaka, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Müze tarafından ALINIP, yine Müze ortamında KORUNMASI gerekir. Burada bir ihmal söz konusu. Siz bunu defalarca Gazete’de yazdınız, ama bakıyoruz, hala yerinde duruyor. Oysaki bunu yapmak çok zor bir şey değil. Bunların mutlaka bulundukları yerden alınıp Müze’ye götürülmesi gerekiyor.” Top; şimdi… Sayın Vali’nin, Sayın İl Kültür ve Turizm İl Müdürü’nün ve tabi, şu ana kadar hiç konuşmayan Müze Yönetimi’nin tarafında… İyi bir organizasyonla GOL mü ararız, yoksa kendi kalemize GOL atmaya devam mı ederiz, KARAR SİZİN !
Paylaş Paylaş Paylaş
Bu defa bir bilen KONUŞSUN…Vali, Müze ve Kültür Müdürü karar versin…
Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol