“Artık güzel şeyler olsun” derken! Bu defa ki MÜZE şaşırttı desem…
Yayınlanma Tarihi : 07.05.2018 02:38
Bu haber 93 defa okundu
Umuda dair, yarına dair, beklentilere dair o kadar güzel resmetmiş ki, Sevgili Karin Karakaşlı, onunla başlayalım istedim bugüne, onun kelimeleri yön versin istedim…
Demiş ki, son yazısını kaleme alırken…
–
Koca bir ülke de bekler bazen, bilir misin? Kaç kuşak gelecek güzel günlerin hayaliyle büyür? Adil, eşit, özgür yaşayacak olmanın inancıyla… Masal niyetine büyüklerin umutlarını dinler… Zulme inat hayattan çalınmış eski birkaç mutlu zamanı… Masumiyet kaybından öncesini… Bu sefer farklı olacaktı hani? Bedelsiz mutluluk gelecekti? Bir bakmışın sen de bebeklere güzel günler dileği fısıldar, masal niyetine ayaklarının yerden kesildiği coşku anlarını anlatır olmuşun…
–
Hayata dair biriktirdiklerimizi anlatmış, Karakaşlı…
Biriktirdiklerimizi, ama unuttuklarımızı anlatmış…
Bir köşede, kendi başına, yapayalnız kalanları…
Ertelenmiş hayatları, ‘bir gün’ denenleri…
Hepimizin var o ‘bir gün’ deneninden…
BENİM YOK, demeyin !
İlla ki vardır…
‘Yorulduk, artık güzel bir şeyler olsun’ dediğimiz bir şeyler illa ki vardır… Aslında haklısınız, ne birbirimizi fark edecek durumdayız ne de hayatı ! Yorgunuz, biraz bıkmış, biraz ertelemiş, biraz vazgeçmiş ve çokça da umudunu kesip oluruna bırakmış…
Murathan Mungan’ın dediği gibi…
–
Duraklamadan geçiyoruz birbirimizin sokaklarından, soluk almadan… Kimse dokunmuyor kimsenin yarasına…
Herkes kendi içinde… Herkes kendi iç kanamasında…
–
Anlayacağınız, bir tür hapishane içerisinde yaşadığımız bu KOCA denen dünyada, kendi küçük hapishanelerimizi kendi ellerimizle inşa ediyoruz… Sınırlarımızı çiziyor, mutluluklarımızı garantiliyoruz… Sanırım hüzünlerimizi de… Ve buna da HAYAT diyoruz !
Şimdi biraz o hayatı konuşalım !
Kadim kentimizden, Antakya’dan !
İnşa edilen müzemizden, hikayelerinden !
Geçen gün Müze’deydim… 2014 senesinin Aralık ayında alelacele açılan müzenin merakla beklenen bir bölümü için… Lahitler Odası ! Tek kelimeyle muhteşemdi… Kendimi, Paris’te ya da Londra’da bir müzede gibi hissettim ! Mistik bir hava verilen atmosferi, ışıklandırması, görkemli lahitlere ekli hikayeleri, hele ki Antakya Lahdi için ayrılan özel odanın dizaynı… Kesinlikle ziyaret etmelisiniz, ki şu ana kadar onlarca kez gittiğim müzeden ilk kez KEYİFLE AYRILDIM diyebilirim…
Eleştiri mi ?
Var…
Lahitlerin olduğu alan için bir rampa kullanıyorsunuz… O rampa boyunca ilerlerken de, sağlı sollu devasa mozaik tablolar karşılıyor sizi… Eski Müze’den taşınan ve uzun zamandır depolarda bekleyen mozaikler bazıları… İnanılmazlar… Eski Roma’nın fısıldanan hikayelerini resmeden detaylarıyla, büyüleyiciler…
Ama !
Yine yapmışız, YAPMAMAMIZ gereken o şeyi…
Lahitler odasına ilerleyen kalabalığa soluk aldırtan bu mozaik tabloları BİR BAŞINA bırakmışız ! Sessiz ! Dilsiz ! Kelimesiz ! Niye mi ? Hiç birinde ne bir BİLGİLENDİRME tabelası var ne de buna dair isimlikler ! Sahi, bu defa bahanemiz nedir ? Sergi alanına indirdiğimiz ve ziyaretçilerle buluşturduğumuz bu devasa mozaiklere MÜZE İDARESİ adına tek bir kelime bile eklememe bahanemiz nedir ?
Sizi bilmem ama, hala ciddi SUNUM HATALARININ yapıldığı Müze’de ziyarete açılan LAHİTLER ODASI, tam anlamıyla KURTARILMIŞ bir bölge… O yüzden, gidin ve keyfini çıkarın !
Etiket :
YORUMLARI GÖR