Adnan Ertem’e soralım…Ardından da Mehmet Yıldıran’a…
Yayınlanma Tarihi : 12.10.2018 01:50
Bu haber 92 defa okundu
Antakya’nın batısından çoktan vazgeçtik, desem… Çünkü öylesine bir betonlaşma var ki, KENTLEŞME (!) adı altında… Bir o kadar kontrolsüz, bir o kadar denetimsiz bir kentleşme… Öyle ki, batısında uzayıp giden yolun dağın eteklerine dokunmaya başladığı noktaya kadar götürdük çok katlı binalarımızı…
Aslında hakkını vermek lazım !
Betonun harcını karıp, ardından o karışımdan BİRBİRİNDEN ÇİRKİN binalar dikme konusunda elimize kimse su dökemez… Hele ki tüm bu çirkinliği ŞEHİR (!) adı altında hayatlarımızın her yanına serpiştiren bugünün yerel idarecilerinin YÖNETİM (!) kabiliyeti (!) noktasında !
Eldeki madem bu kadar kötü…
“Her kentin belirli açılardan panaromik görünümleri, siluetleri ve peyzajı vardır” diyen ve “Şehircilik disiplininde ‘Taç Binalar’ olarak değerlendirilen, kentlerin yaşamında önemli bir yeri olan ve kentin bir anlamda simgesi olabilen yapıların kentsel siluetteki görünümü, çevre yapılaşmaları arasında kaybedilmemesi, kent kimliğinin oluşumunda oynadığı etkin rol açısından kent planı yapımında değerlendirilmesi gereken oldukça önemli bir konudur” diye ekleyende biraz duralım mı ?
Dururken de, Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ve Vakıflar Bölge Müdürü Mehmet Yıldıran’a soralım… Çünkü bu kentin batısından vazgeçtik belki ama… Doğusunu ayakta tutan ve bunu da bizlere rağmen yapan eski bir kent, o kente dair bir kültür, yüzlerce yıllık taş ve ahşap evler, dar sokaklar, hikayesi hiç eskimemişler var…
Peki, batıdan doğuya bakarken gördüklerimiz mi ?
Dünün Antakya’sı adına, utanç verici !
Eski Roma köprüsünü TARLA sulamak için hiç düşünmeden yıkan, ama sulamaya çalıştığı OVA’da da artık kuyu yardımıyla bile zor su bulan BİZLER daha ne kadar hata yaparız ve bu kentin tarihi ve kültürel birikimine ihanet etmeye devam ederiz bilmiyorum ama, elde avuçta biriken UTANÇ hepimize yetecek kadar çok !
O utancı paylaşmaya başlasak mı ?
Evet…
Konumuz, SİLUET !
Antakya’nın doğu yakasına dair olanı hani !
Ama önce bir tasnifle başlayalım mı ?
Bir yerde okudum geçen… Kentleri, sahip oldukları özelliklere göre sınıflayan bir yazı okudum… Önce okuyalım, ardından, bugünün tartışmalı başlığında, Antakya ve SİLUET kavramları arasında final yapalım…
Ticaret-Finans Kentleri: New York, Singapur
Endüstri Kentleri: Detroit, İzmit
Kültür-Sanat Kentleri: İstanbul, Viyana, Paris
Turizm Kentleri: Venedik, Roma
Eğlence-Aktivite Kentleri: Las Vegas, Barselona
Dinlenme-Tatil Kentleri: Miami, Marmaris
Şimdi bize gelelim…
Sahi, biz nasıl bir kentiz ?
Listeye nereden gireriz ?
Soruyorum…
Çünkü Vakıflar eliyle, bu kentin DÜN hikâyesinin hemen önüne kondurulan bir binanın yıkım kararını konuşuyoruz uzun bir süredir… Konuşurken de, kent siluetine (kaldıysa eğer) uygun (!) bir İŞHANI yapmaya hazırlanıyoruz ! İnsan merak ediyor… Bu kentin silueti ya da o gizemli siluete uygun işhanı derken neyi kastediyorlar diye ! Ne düşündüklerini bir maket üzerinden bir gün bizlere de gösterirler mi?
Sizi bilmem ama…
Geçmişten gelen ve günümüzde de yaşamını sürdüren Antakya gibi kentlerdeki tarihi kent dokularının, eski doku ve sit alanları gibi adlar altında korumaya alınması yetmiyor artık… Eski dokunun yansıdığı kentsel siluetlerin de korunması ve görsel estetik değerlerinin ise sürdürülmesi gerekiyor.
Peki, biz ne yapıyoruz ? Kentin batısından doğusuna bakıldığında görülemeyen arka planı için ne yapıyoruz ? Belki de arka planda yarattığımız yok oluş hikayesini önde yükselttiğimiz beton yapılarla kapatmaya çalışıyoruz ? Cevap bu mu ?
Ama biz yine de Vakıflar’ın cevabını bekleyelim…
Etiket :
YORUMLARI GÖR