Hatay Tabip Odası, Hatay Dişhekimleri Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Hatay Şubesi ve Hatay Psikologlar Derneği, Pandemide yaşamlarını yitiren sağlık emekçileri için ortak bir basın açıklaması yaptı.
Hatay Tabip Odasında gerçekleşen basın toplantısında açıklamayı
Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sadık Nazik,okudu.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“
Pandeminin birinci yılında sağlık meslek örgütleri olarak acılıyız. Pandeminin tüm yükünü sağlık emekçilerinin üstüne yıktığınız, süreci yönetemediğiniz, bizleri koruyamadığınız için Tükendik ve
Öldük.
Ülkemizde ilk Covid-19 vakasının 11 Mart 2020 tarihinde görüldüğü açıklanmıştır.
Pandeminin başlangıcından bugüne kadar 117 milyonu aşkın kişi hastalanmış, 2,5 milyonun üzerinde insan ise ölmüştür. Virüsün ülkemize daha geç gelmesinin yarattığı iyimser hava, gerçek verilerin toplumla paylaşılmaması ve gerekli önlemlerin zamanında alınmaması ile bir süre sonra ortadan kalkmış, turkuaz tablo kara tabloya dönüşmüştür. Bugüne kadar ülkemizde 3 milyona yakın kişi hastalanmış, ölüm sayısı resmi rakamlarla dahi 30 bineulaşmıştır. Yitirdiğimiz 385 sağlık emekçisi ile dünyadaki en yüksek kayıp rakamlarına ulaştık. Hepsini bugün saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.
Pandemi dünyada neoliberal özelleştirmeci sağlık politikalarının sonucu olarak artmış, birçok ülkede sağlık sistemi iflas etmiş, koruyucu ve toplumsal sağlık hizmetlerinden uzaklaşma sonucu salgın önlenemediğinden bugünkü acı tablo ile karşılaşılmıştır. Pek çok ülkeyi çaresizliğe mahkûm eden bu salgın, kamusal sağlık anlayışının yaşamsal önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Ne yazık ki siyaset ve ekonomi insan yaşamının ve bilimin önüne geçmiştir.
Oysaki başka bir sağlık sistemi, başka bir dünya mümkündür.
Bir yıllık sürede ısrarla sosyal ve ekonomik destek ile toplumsal hareketliliğin kısıtlanması sağlanmamış, endikasyonu olan herkese dahi test yapılmamış, hastane tedavisi gerekmeyen hastaların izolasyonunda sorunlar yaşanmış, kalabalık salonlarda kongreler yapılmış, vaka sayılarının düşük gösterilmesi ile bulaş zinciri büyütülmüştür. Kasım-Aralık aylarında ise sağlık sistemi çökme noktasına gelmiş, ancak sağlık emekçilerinin özverili ve canla başla çalışması sonucu tablonun olabildiği kadar kötüleşmesi önlenmeye çalışılmıştır. Pandemi ülkemizde ve dünyada eşitsizlikleri gözler önüne sermiş ve artırmış, en fazla yoksul, işçi, işsiz, dar gelirli kesim hastalanmış veya ölmüştür.
Pandeminin ancak ortak akılla çözülebileceği bilinmesine rağmen iktidarın her şeyi ben bilirim, ben yaparım mantığı hakim olmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu yapılanması olumlu karşılanmasına karşın başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere tüm sağlık meslek ve emek örgütlerini sürece dahil etmemesi, bilgi paylaşmaması ve şeffaf olmaması en büyük eksiklik olmuştur.
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının özverili çalışmalarına karşılık salgının başlangıcından itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından yeterince korunamama, salgını yönetmedeki başarısızlıklar sonucunda 150 binden fazla sağlık çalışanı hastalanmış ve 385’si vefat etmiştir. Ağır çalışma koşulları hekim ve sağlık çalışanlarında tükenmişlik yaratmıştır. İnsan hakları ve Uluslararası Çalışma Haklarına aykırı olarak emeklilik, izin ve istifa hakları ellerinden alınan sağlık çalışanlarının özlük hakları ve çalışma koşulları pandemi süresince kötüleşmiştir.
Pandemi döneminde şeffaf olmayan Sağlık Bakanlığı, aşı sürecinde de başarısız olmuş, aşı alımı ile ilgili şeffaflık sağlanmamış, toplum tek aşıya mahkûm bırakmıştır. Aşılamanın eşitsizliklerden uzak, etik ilkeler ışığında, adil koşullarda yapılması esas olmalıdır.
Dünyada ve ülkemizde varyant virüs artışı hızla devam etmektedir. Son açıklanan haritada ülkemizin yarısından fazlası çok yüksek risk ve yüksek riskli iken ve yeni tedbirler alınması gerekirken kontrolsüz bir normalleşmeye gidilmiştir. Bunun sonuçları ne yazık ki hepimize tüm toplum olarak yeni bir pandemi artışı olarak yansıyacak, bu durum ise yeni hastalanma ve ölüm oranlarını da beraberinde getirecektir.
Buradan Sağlık Bakanlığına çağrımızı yineliyoruz. Bugün yapılması gereken kamusal ve toplumcu bir sağlık sisteminin gerekliliğini akıldan çıkarmadan; işçilerin, işsizlerin, yoksulların, esnafın yaşamlarının ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesini engelleyecek kararlar ve destekler alınmasıdır. Toplumsal hareketliliğe ve iller arası geçişlere düzenleme getirilmeli, aşı doz ve hız oranı arttırılarak toplumsal bağışıklık hızla sağlanmalıdır.
14 Mart’ta Taleplerimiz:
COVID-19 meslek hastalığıdır, önerdiğimiz yasa tasarısı kabul edilsin.
Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın.
Şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışabilmek için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın.
Emekliliğimize de yansıyacak temel ücret ile ekonomik ve özlük haklarımız iyileştirilsin.
Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin.
Sağlık emek meslek örgütleri, tabip odaları ve hekimler olarak 14 Mart Tıp Haftası’nda sağlık ortamının tüm olumsuzluklarına rağmen sayısız eylem ve etkinliklerle “Yitirdiklerimiz gönlümüzde, taleplerimiz dilimizde” diyeceğiz.
Bir kez daha pandemide kaybettiğimiz sağlık emekçilerini saygı ve özlemle anıyor; taleplerimizin yerine getirilmesi için meslek değerlerinden aldığımız güçle mücadeleye devam edeceğimizi ifade ediyoruz.”