Horoz, Türkiye ile Suriye'nin tarihi, kültürel ve dini bağlarla derin bir kardeşlik hukuku oluşturduğunu belirterek, bu bağların ışığında Türkiye'nin Suriye'deki insanlık suçlarına karşı duyarsız kalamayacağını vurguladı.

Ahmet Horoz, Suriye’deki sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınarken, bu tür eylemlerin yalnızca bir topluluğu değil, tüm insanlığı hedef aldığını ifade etti. 

Uluslararası hukuk ve insanlık vicdanı açısından kabul edilemez olan bu katliamlarıni derhal son bulması gerektiğine dikkat çeken Horoz:

STK’ların görevi, bu coğrafyada istikrarın sağlanmasına katkı sağlamak ve uluslararası hukukun gereğini savunmaktır. Katliamlara karşı susmak, insanlık vicdanına sırt çevirmektir" dedi.

Lazkiye'de işlenen insanlık suçlarını da sert bir şekilde kınayan Horoz, Suriye’deki tüm halkların barış ve adalet içinde özgürce yaşayabileceği bir düzenin kurulması gerektiğini belirtti. "Herkesin inancını özgürce yaşayabildiği bir düzen, ancak barış ve adaletle mümkündür" diyen Horoz, bölgedeki dini, etnik ve mezhepsel grupların kucaklaşarak barış içinde yaşamalarının en büyük arzusunu dile getirdi.

Barış, demokrasi ve güvenlik içinde onurlu bir yaşam sürmelerinin gerekliliğine vurgu yapan Ahmet Honroz, "Suriye’deki tüm dini, etnik ve mezhepsel grupların barış içinde bir arada yaşaması, bölgedeki refah ve istikrarın teminatıdır. Uluslararası hukuk, bu barışçıl düzenin kurulmasının önündeki  en büyük engel olmalıdır" şeklinde konuştu.

Horoz, ayrıca Türkiye'nin bölgedeki insani ve diplomatik çabalarını artırarak, uluslararası alanda da Suriye'deki trajedinin son bulması için daha güçlü bir ses çıkarması gerektiğini belirtti.