İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriye'nin İdlib kentinde, savaş mağduru siviller için yapılan briket evlerde incelemelerde bulundu.
İçişleri Bakanı Soylu,dün gerçekleştirdiği Hatay ziyaretinde İdlib'e geçerek AFAD öncülüğünde, insani yardıma muhtaç siviller için yapılan briket evleri yerinde gezerek inceledi ve insani yardım çalışmaları hakkında bilgi aldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya; Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın yanı sıra, Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz ve ilgili kurum müdürleri de eşlik etti.
Soylu,yaptıgı açıklamada:
"Göç hareketi kapsamında 940 bin kişi sırımıza yakın yerlere göç etmiş ve bu planlamanın kapasitesi şimdiden aşılmıştır. Gelenlerin daha ziyade sınırımıza yakın yerlere göç etmesi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekat bölgeleri ve İdlib’in kuzeyinde tespiti yapılan rezerv kamp alanlarını boş bırakmıştır. İdlib meselesi her ne kadar virüs yüzünden kısmen gündemden düşmüş olsa dahi, ne yazık ki buradaki şartlar kendi kendine iyileşmiş veya bu mesele çözülmüş değildir. Hem bizim yanı başımızda hem dünyanın gözü önünde ciddi bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Buradaki bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan ağzım dolu dolu söylüyorum Allah razı olsun, gerçekten çok büyük bir gayret ortaya koydular ve bu konuda çok önemli işler başardınız. Gerek kamp koruma noktasında hem barınma ihtiyaçlarını temin noktasında gerçekten önemli bir tavır ortaya koydular. Önümüzdeki süreçte hem bunu devam ettirmek hem artırmak hem de bu meseleyi dünyanın gündemine taşımak için çalışmak zorundayız. Diyebilirim ki bu meseleyi yeniden gündem yapmak ve bu noktada dünyayı sorumlulukları ile yüzleştirmek en az yardım toplamak kadar bizim görevimizdir ve önemlidir.Dünya kamuoyunun önemli bir bölümü, İdlib meselesini, normal göç dalgası içindeki bir hareket olarak görmektedir. Bu yanılgıdır. Yani ‘zaten göç vardı, bu da onun bir parçası gibi bakmaktadırlar' Ne yazık ki mesele o kadar basit değildir. Burada dar bir alanda yaşanan yoğun ve hızlı bir göç hareketi elbet teki söz konusudur ve bu insanlar çok ciddi bir yokluk, maddi sıkıntı, yiyecek ve iaşe sıkıntısı hatta güvenlik sıkıntısıyla karşı kalmaktadır. Gerek rejim, gerekse bölgedeki diğer aktörler bu insanların mağduriyetini bir siyasi koz olarak kullanmaya çalışmaktadır. Türkiye sınırının güneyi ile ilgili olarak sürekli hem maddi hem sosyal hem güvenlik hem insani maliyetler ile karşı karşıya kalmaktadır. Komşularının yönetim zafiyetlerinin oluşturduğu tehditleri ve sorunların karşı karşıya kaldığı maliyetleri yönetmektedir tıpkı korona virüsün sorumlusu olmadığı gibi. Buradaki terör ve şiddet göçünün sorumlusu olmadığı halde bu tablonun oluşturduğu sorunlarla başa çıkma yükümlülüğü ile karşı karşıya kalmaktadır. "dedi.
Soylu,konuşmasına devamla:
"Buradaki Problem Tüm Dünyanın ve İnsanlığın Problemidir.Batılı muhataplarımız şunu da bilmelidirler ki hem buradaki dengeleri bozup, hem de bununla ilgili maliyetlerden kaçınmak, onların düşündüğü kadar kolay değildir. Burada herkese düşen sorumluluklar vardır. Dünyanın medeniyet değerlerimizin samimiyet testi, İdlib’den geçmektedir. Hem medeni ve modern olduğumuzu, hem insan sevgisiyle dolu olduğumuzu kendi kendimize iddia edip, hem de İdlib’e sırt dönmek çifte standarttır. Bunu Batılı muhataplarımıza söylüyorum. Korona virüs günlerinde balkonlarda birbirine müzik yaparak, alkış tutarak bir sevgi dünyasında yaşadığımızı iddia eden dünya, İdlib'de yaşananlara sırt dönmemelidir. Bir kere herkes şunu iyi anlamalıdır ki buradaki problem, sadece Türkiye'nin ve burada zorluklarla karşı karşıya kalmış insanların problemi değildir, tüm dünyanın ve insanlığın problemidir.Değerli arkadaşlar, Türkiye son 10 yılda kriz yönetmeyi ve başarı ile yönetimi alışkanlık haline getirmiştir. Bunun son örneğini korona günlerinde gördük. Kim ne derse desin, hangi güncel gelişmelerle, eleştirileri ortaya koyarsa koysun Türkiye, sağlık sisteminden kamu yönetimine kadar, dünyada bu süreci en başarılı yöneten ülke olmuştur. Türkiye, göç dalgasının içerisinde korona virüs sürecini başarıyla yönetmiştir. Aldığımız önlemler sayesinde Suriyeli göçmenlerle ilgili virüs anlamında vaka ve bulaşma noktasında herhangi bir tehlike yaşanmamıştır. Kamplarımızda, geri gönderme merkezlerinde, göçmen vatandaşlarımızda herhangi bir tehlike yaşanmamıştır. Şunu da ifade edeyim bugün meselesi de değildir nasıl sağlık konusunda geçmişte aldığımız tedbirleri bugün nasıl mükafatını görmüşse Türkiye altyapı konusunda göç dahil her meselede attığı adımların özellikle salgın döneminde salgınla mücadeledeki pozitif katkısını heran yaşamıştır."dedi.
PARA İLE HER ŞEY HALLOLMUYOR
Soylu:
"Biz daha önce pandemi salgın yaşamadık salgın süreci yönetmedik ama bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bütün dünyaya örnek bir başarı hikâyesi olacak elde ettik. Tüm rakamlar dünya kıyaslamaları bu başarıyı açıkça göstermektedir. Bu krizde yönetmek zorunda kaldığımız bir sorundur ve bunu da hem insaniliğe hem güvenliğine hem bütün etraflıca meselelerini yönetiyoruz ve yönetmek için de gayret gösteriyoruz inşallah onu da başaracağız. Ancak bunu hep birlikte aşmalıyız mesele sadece bir maddi kaynak meselesi değil para ile her şeyin hal olmadı virüs süresince batıda Cenabı Allah bize gösterdi. Demek ki para ile her şey hal olmuyor paraları vardı, ama yeri geldi maske bulamadılar. Paraları vardı ama birbirlerinin havalimanlarında maskelerine el koydular. Paraları vardı ama maalesef kendilerine ve dünyaya büyük bir medeniyet sundukları Avrupa'da sınırlarını yeniden kapatmak zorunda kaldılar.Dolayısıyla idlip meselesinde de maddi kaynağın ötesinde sivil toplum kuruluşlarımızın tecrübesi ve hareket kabiliyeti, devletimizin bu konudaki koordinasyonu ve başarılı yönetimi ile bu noktaya geldik. şu ana kadar çok önemli işler başardık İnşallah bundan sonra da meseleyi yakından takip ederek özellikle tekrar kış şartları başlamadan buradaki insani dramı çözmeye gayret edeceğiz onun için haziranın başından itibaren orada kışın karşılaşabilecek insani dramların karşısına geçebilmek için kolları sıvamış durumdayız. Buradaki felsefemiz şudur komşuluğumuz insanilimizdir. Bu felsefe doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarımızın Kızılay’ımız ve diğer sivil toplum kuruluşlarımızın AFAD Başkanımızla koordineli çalışması hepimiz açısından önemlidir. Bu noktada bunu diğer süreçlerde depremlerde hatta Vefa sosyal destek grupları ile birlikte salgın döneminde Korona virüs döneminde de hep birlikte de çalıştık hep birlikte alışkanlık haline getirdik. Burada da aynı disiplin aynı motivasyon ve aynı konsantrasyonla bu işbirliğini en üst seviyede tutmaya devam edeceğiz.” dedi.