CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara,dün TBMM'DE yaptığı basın toplantısında; asrın felaketi olarak kabul edilen 6 Şubat depreminde yaşanan yıkımın boyutuna, alınmayan gerekli önlemlere ve sonrasında depremzedelerin yaşadığı mağduriyetlere dikkat çekti.
CHP'Lİ Kara,açıklanmasında şu görüşlere yer verdi:
"Deprem felaketinin üzerinden yedi aydan fazla bir süreç geçti. Deprem sürecinde yaklaşık 80 bin 700 binamız ağır hasarlı, yıkık ve acil yıkılacak durumdaydı. Bu 267 bin bağımsız bölüme tekabül ediyordu. Ağustos ayının sonu itibariyle Hatay'da yüzde 49 civarında bir yıkım işleminin gerçekleşmiş olduğunu ancak yüzde 50 civarında hala Hatay'da yıkılmayı bekleyen binaların varlığından söz etmek istiyoruz. Bunu insanlarımızın doğal kalıcı konutlara da sahip olamamasından ötürü şu an 166 konteynır kentte yaklaşık 144 bin vatandaşımızın konteynerlerde yaşadığını ifade etmek istiyoruz.
Biz göçebe olarak yaşayabilecek bir toplum değiliz. Ne Hatay'da ne de diğer bölgelerde. Bir an Hatay'a tek gözüyle değil de dört gözüyle bakarak bir an evvel kalıcı konutların yapılması için gerekli tüm çabanın gösterilmesini istiyoruz. Şu an da Hatay'da 30 bin 350 civarında konutun ihalesi yapılmış durumdadır. Eğer 250 binin üzerinde bir konut ihtiyacımız var ise 30 bin civarındaki ihale ve bugün temel atma törenleri dışında, kaba inşaat çıkmış durumdayken bu kalıcı konutların ne zaman teslim edileceğine ilişkin Hatay halkının kafasında çok büyük soru işaretleri var.
"HÜKÜMET ORTA HASARLI BİNALARA NE YAPACAĞINA DAİR KAMUOYUNA BİR AÇIKLAMA YAPMAK ZORUNDADIR"
Cumhurbaşkanı ve Çevre ve Şehircilik Bakanı der ki, 'Bir, bir buçuk yıl içerisinde tüm deprem bölgelerinde 300 bine yakın konutu teslim edeceğiz.' Hatay için böyle bir gerçekliğin olmadığını, bizim payımıza düşen konutların bize teslim edileceğiyle ilgili herhangi bir inanç içerisinde değiliz. Hükümet orta hasarlı binalara ne yapmaya çalıştığını ifade etmek zorunda. Önce dediler ki, 'Orta hasarlı binaları yıkacağız.' Ardından, 'Hayır yıkmayacağız.' dediler. 'Kahvenin ortası olur, hasarlı konutun ortası olmaz' diyerek, hükümet orta hasarlı binalara ne yapacağına dair kamuoyuna bir açıklama yapmak zorundadır.
İlk günde söyledik bugün de söylüyoruz. Kiracılara verilen 3 bin lira yardımı ve ev sahiplerine verilen 5 bin liralık yardımı acilen revize edin dedik ama kimse bizi duymadı. Hatay'da ve Türkiye'nin her bir noktasında kiraların yüzde 200, yüzde 400 gibi arttığı bu dönemde 3 bin lirayla ya da 5 bin lirayla eğer Ankara'da bir bakan ya da bir milletvekili gelip Hatay'da ev bulabilecekse gelsin bir tane de bize bulsun bizde oturalım.
"BARINMA İHTİYACIMIZI SAĞLIKLI VE DENGELİ ALANLARDA KURMAK ZORUNDASINIZ"
Özellikle Antakya'da ve Defne'de en önemli sorunlarımızdan bir tanesi Dikmece'de ve İskenderun'daki Meclis tatile girmeden evvel çıkan bir torba yasanın içerisine iliştirdikleri, özellikle zeytincilik kanunu da baypas eden, hukuken ölü doğmuş ve normlar hiyerarşisine uymayan bir kanunla zeytin alanlarının, meraların ve orman alanlarında yapmaya çalıştıkları acele kamulaştırma konut talebini öncelemek. Bunu halka anlatamazsınız. Öncelikle zeytin kanunla korunan bir tarım ürünüdür. O yüzden zeytinlik alanlardan bir an evvel uzak durmalısınız ve boşta duran Hazine arazilerine bu konutlarımızı yapmak zorundasınız. Barınma ihtiyacımızı sağlıklı ve dengeli alanlarda kurmak zorundasınız.
Yıkımlar ve enkazların kaldırılması sürecinde Hatay halkını ve diğer deprem bölgesindeki illeri ilgilendiren en önemli hususlardan biri de asbest meselesidir. Daha birkaç gün evvel açıklanan bir rapor neticesinde 45 numuneden 16'sının asbestle alakalı ilişkilendirildiği rapor ile kamuoyuna açıklandı. Havada uçuşan özellikle partiküllerin akciğerlerde yaratacağı ve solunum yolu hastalıkları yaratacağı, hastalık yükünün, sağlık etki maliyetinin bir gerçek olduğunu ve bunun mutlaka önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde bir halk sağlığı sorununa evrileceğini dünde söyledik bugün de söylüyoruz.
"OKULLARDAKİ TADİLAT DEVAM EDERKEN OKULLARI AÇMANIZ BÜYÜK BİR AKIL DIŞILIKTI"
Özellikle Antakya'da kış ayları yaklaşırken fazlaca bir kömür kullanımı olacak. İskenderun açısından söylediğimiz zaman sanayinin ve kentin iç içe girdiği bir yerleşim alanıdır. Bu bölge zaten sanayi tesislerinden kaynaklı kümülatif bir kirlilik yüküne sahip olduğu için asbestin enkazlardan dolayı varlığı bizim için bu coğrafyada büyük sağlık sorunlarına sebebiyet verecektir. Enkazlar bir yerden bir yere taşınırken kamyonlarda asla branda kullanılmıyor. Sadece iki veya üç tane askı ile koca koca ağır tonajlı kamyonlar bir yerden bir yere bu ağır metalleri taşıyor.
Okullar, eğitim ve yurtlarla ilgili şu anda en büyük sorunlardan bir tanesi de yurtların varlığı. Bizim okullarımızın özellikle Hatay'daki bin 405 okuldan 210 tanesi yıkıldı. 160 okul orta hasarlı ve bunların tadilat süreçleri hem devam ederken hem onarım yapılırken çocuklar okullara başladı. Bazı okullar az hasarlı olduğu için onlar süreçlerine devam etti. Ancak okullardaki tadilat devam ederken okulları açmanız büyük bir akıldışılıktı. Şu anda erkek yurdunda mesela; İskenderun'da erkek öğrencilerimiz NATO'nun çadırkentinde, kendileri buna 'NATO yerleşkesi' diyor ama ben buna NATO'nun çadırkenti diyorum. Erkek arkadaşlarımız 270 lira civarında depozito, 570 lira da aylık ücretini ödeyerek çadırkente yerleşecekler. Kız öğrenciler güvenliklerinden endişe ediyorlar.
"HATAY'DA HER İKİ ÜNİVERSİTE VE OKULLAR İÇİN ERTELEME KARARININ DOĞRU OLACAĞINDAN YANAYIZ"
Hatay'da her iki üniversite ve okullar için erteleme kararının doğru olacağından yanayız. Her şeyi yanlış yaptıkları gibi; depremin ilk gününden bugüne bu süreci doğru yönetemedikleri gibi okul öncesinde de bu süreci maalesef doğru yönetemediler. Özellikle Hataylı olan depremzedelerin kimisinin evi yıkıldı, kimisi ailesinden bireyleri kaybetti bu çocuklar mesela Antep'te, İstanbul'da, Bursa'da okuyorlar. Onlardan da yurt ücretinin alınmasının yanlış olduğunu ve yurt ücretlerinin alınmaması gerektiğini tekrar ifade etmek istiyoruz. Hiçbir zaman hava kalitesi izleme istasyonlarından sağlıklı ve doğru veri alamıyorduk. Şu süreçte en azından Antakya'da, İskenderun'da daha fazla hava kalitesi izleme istasyonu yapın ve bu verileri de valiliğin sayfasından mutlaka yayınlayın ki bizde bilelim.
Hükümet depremin ilk günlerinde dedi ki, özellikle Sayın Soylu dönemin İçişleri Bakanıydı. 'Eşya yardımı yapacağız. Her zaman olduğu gibi depremzedelerin yanında olacağız.' Şu anda depremin üzerinden yedi aydan fazla süre geçti. Vatandaşlarımız eşya yardımını soruyorlar. Ayrıca Hatay'da ve diğer bölgeleri de ayırt etmeksizin söylüyoruz; biz mükelleflerimiz için özellikle KOBİ'ler için, esnaflar için Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı için tutanaklar tuttuk. İşletmelerin yok olan ham maddeleri, makine ve tesisleri için zabıt tuttuğumuz mal varlıkları vardı. Bunlarla ilgili herhangi bir gelişme yaşanmadı. Emsal bir tutar üzerinden fiyatlamıştık, devletin ilgili kurumlarına bildirmemize rağmen hala herhangi bir ses, soluk çıkmadı.
"EYT KANUNU ÇIKTIKTAN SONRA ÖZELLİKLE HATAY'DA HALA SONUÇLANMAYAN DOSYALAR VAR"
EYT kanunu çıktıktan sonra özellikle Hatay'da hala sonuçlanmayan dosyalar var. Çünkü bizim kurumlar yıkıldığı için Bursa'ya, Antalya'ya birçok ile sosyal güvenlik kurumunu diğer illere entegre ettikleri için bizim vatandaşlarımız mart ayından bu yana ekim ayına giriyoruz hala EYT maaşları bağlanamadı. Aylık 7 bin 500 lirayı da göz önünde bulundurduğumuzda bu vatandaşlarımızın durumunun ne kadar zor olduğunu tekrardan yinelemek istiyorum.
Özellikle mali müşavirler vergi dairelerinde mükelleflerin vergi iadeleri konusunda çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Depremde mahsup ve iade işlemleriyle ilgili özellikle vergi dairelerindeki personel eksikliği ve çok fazla yük olduğu için büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Şirket ortakları vefat etmiş olan işletmelerin kendiliğinden idarece bir tasfiye sürecine girmesi gerekiyor. Olağanüstü durumlar dışında şu anda meslektaşlarımızdan vergi incelemesi için defter ve belgeler isteniyor. Bunun da yeniden hükümet önceliklerini depremzedelerimiz için ev yapmaya, konut yapmaya ayırmasını, okulları düzenli hale getirmesini yani mükelleften iki tane defter isteyip inceleme derdi olmadan bakanlığın önce kendilerine zabıt tuttuğumuz mükelleflere ve esnafların ham maddesini, makina teçhizatını ve demirbaşının karşılamasını talep ediyoruz.
"SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZ İÇİN HASTANELERİMİZİN DURUMU ÇOK SIKINTILI"
Sağlık çalışanlarımız için hastanelerimizin durumu çok sıkıntılı. Özellikle Antakya'da, Defne'de, Samandağ'da, Altunözü ve Hassa'da yaklaşık bir milyonun üzerinde nüfusun yaşandığı yerde şu an kalp krizi başta olmak üzere birçok acil olaya müdahale edilemediği gibi ikinci basamak sağlık hizmeti hala verilemedi. Yoğun bakım servisleri ve ameliyathaneler çalışmıyor. Kırıkhan Devlet Hastanesi genel cerrahi ve beyin cerrahisi uzmanları sadece basit ameliyatlar yapabiliyor. Sezeryan ameliyatları İskenderun'a ve Dörtyol'a sevk edilmekte ayrıca kemoterapi gören hastalarımız da hem şehir dışına özellikle Adana'ya sevk edilmekte.
Birinci basamak özellikle ASM'lerle ilgili hamile kadınların taranması, aşılar ve aile planlaması gibi birçok sağlık hizmetinin deprem sonrasında sekteye uğradığı, gerekli planlama ve düzenlemenin maalesef yedinci ayın sonunda dahi iyi bir konumda olmadığımızı tekrar ifade etmek istiyoruz. Hatay'da 66 hekim, 600'e yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti, 5 hekime ise hala ulaşılamadı.
"AMİK OVASI'NA BU HAVALİMANINI YAPMAYIN"
Eski bakanlar ve Ulaştırma Bakanı maalesef havalimanını 'aynı yere yapacağız' dedi. Biz çevreciler olarak 10 sene öncesinde de aynı şeyi söylemiştik. Amik Ovası'na bu havalimanını yapmayın. O gün bizi vatan haini ilan etmişlerdi. Yaşadığımız seller neticesinde doğa bize bunu gösterdi. Bir kaç gün evvel 'havalimanı çalışmaya başladı' dediler. Hayır, bir an evvel havalimanını aradım böyle bir şey yok. Boş geliyor, dönerken öğlen 12'de bazen uçak var bazen uçak yok. Lütfen kamuoyunu yanıltmayın. Havalimanını oradan taşıyın. Çünkü hem kuş göçü yolu üzerinde hem bir takım bilim insanı ve ekoloji örgütü orası için olumsuz görüş beyan etti. Dolayısıyla başka bir bölgeye bu işi yapmak zorundasınız.
İskenderun'da yapılan 600 yataklı acil durum hastanesi için bağlantı yolunu açın. Çünkü çevrede zaten hastane yok. Sayın Koca, temmuzda geldiğinde '2-3 haftaya açıyoruz' demişti. Ekim ayı geldi. Hala İskenderun'daki hastaneyi beklediğimizi yinelemek istiyorum.
"ORASI BİR FİLM PLATOSU DEĞİL, GELİP FOTOĞRAF ÇEKTİRİP GİTMEYİN"
Cebike, Dikmece'deki zeytin ağaçlarını korumak istiyoruz. Lütfen acilen o bölgelerdeki başka devlet hazinesi olan arazileri kullanın. Zeytin ağaçlarını bırakın çünkü evini, işini, aşını kaybetmiş olan vatandaşlarımızın geçim kaynağı zeytindir. Ayrıca ülkemizin ekonomisine de Hatay'da, Altunözü'nde, Arsuz'da, İskenderun'da zeytinyağı ve zeytin üretimi bir ürün olarak çok ciddi şekilde katma değer yaratmaktadır.
Hatay'ın depremin kümülatif etkisinin yüzde 50 oranında en fazla deneyimlediğimiz il olduğu gerçeğini unutmayın. Hatay'a tek gözünüzle değil, dört gözünüzle bakın. Sadece bakanların Hatay'a gelip gitmesini, notlar almasını ve 'bunu kabinede konuşacağız, değerlendireceğiz, ileteceğiz' gibi sözleri artık duymak istemiyor Hatay halkı. Bir an evvel sağlıklı yaşam koşullarına ulaşmak istiyor. Orada fotoğraf çektirip, 'çok üzgünüz, Hatay'da çok yıkım var' sözlerini söyleyecek zamanımız artık kalmadı. Hükümeti bir an evvel Hatay'a dört gözüyle bakmak için ve bakanlıklar arasında her türlü kaynağın aktarılması konusunda göreve davet ediyoruz. Orası bir film platosu değil, gelip fotoğraf çektirip gitmeyin."Dedi.