Mustafa Kemal Üniversitesi(MKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Akar’ın içinde yer aldığı çok sayıda bilim insanı tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları dünyanın en prestijli tıp dergilerinden biri olan “Cell” dergisinde yayımlandı.
Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’daki araştırma enstitüleri ve üniversitelerin iş birliğinde gerçekleşen çalışma bilim camiasında büyük ilgi uyandırdı.
Çalışmanın en ilgi uyandıran bulgularından biri, Aççana Höyük’te bir kuyunun dibinde bulunan ve yaklaşık M.Ö. 1550’lere tarihlenen bir kadın iskeleti genetik profilinin, Orta Asya’daki Tunç Çağı popülasyonlarıyla benzerlik göstermesinin ortaya çıkarılması oldu. Bu sonuç, Tunç Çağı’nda ticaret, göç ve siyasi antlaşmalar kapsamındaki evlilikler gibi bağlamlarda insan hareketliliğinin tahmin edilenden çok daha geniş bir coğrafyaya yayıldığına işaret ettiği ortaya konuldu.
Çoğunluğu Aççana Höyük’ten olmak üzere Anadolu, Doğu Akdeniz ve Kafkaslardaki çeşitli yerleşim yerlerinde açığa çıkarılan yaklaşık 3500 yıllık insan iskeleti DNA’larında gerçekleştirilen genom çalışmasında günümüzden 4200 yıl önce iklim dengesizlikleri nedeniyle yaşanan felaketler ve sonrasında yaşanan göçlere 4 gen hareketliliğinin izleri konusunda çok önemli bulgular ortaya konuldu.
2003 yılından bu yana Açcana Höyük'te Prof. Dr. K. Aslıhan Yener başkanlığında devam eden çalışmalar 2020 yılı itibariyle MKÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Akar’ın kazı başkanlığı altında bünyesinde sürdürülüyor.
Bu kapsamda Orta Doğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ortaklığıyla TÜBİTAK’a önerilen “Holosen Boyunca Yaşanan İklim Değişikliklerinin Amik Ovası'ndaki Jeolojik ve Arkeolojik İzleri” başlıklı proje TÜBİTAK tarafından yüksek puanla desteklenmeye uygun bulundu.
Bu proje ile Amik Ovası’nda insanlık tarihinin son 10 bin yılı içerisinde yaşanan iklim değişikliklerinin sosyal ve siyasal düzlemdeki etkilerinin araştırılarak kuraklık gibi doğal afetlerin geçmiş topluluklar üzerindeki yansımalarının açığa çıkarılması hedefleniyor.